DOĞDUĞUM,
BÜYÜDÜĞÜM VE HALEN YAŞAMAKTA OLDUĞUM TARİHİ ŞEHİR
Tarihte çok önemli bir kent olan Antakya gerek coğrafi konumunun gerekse ikliminin
elverişliliği sebebiyle birçok devletin en önemli merkezi özelliğini muhafaza
etmiştir. Bu konumu, Antakya' nın tarih boyunca sık sık milletler ve inançlar
arasında el değiştirmesine sebeb olmuştur. Bu tarih seyri içerisinde üzerinde
yaşayan kavimlerin çok büyük katliamlara uğramasına ve büyük acılar çekmelerine
sebeb olmuştur.
Antakya; gerek Müslümanlar gerekse Hristiyanlar için geçmişte de günümüzde de
önemli bir dini merkez olmuştur. Kuran-ı kerim' in Yasin Suresinde Antakya
şehri ve halkından bahsedilmektedir. Hristiyanlar da Hristiyan
adını ilk Antakya' da almışlardır.
Bu topraklar üzerinde yaşayan kavimler bulundukları çağın en önemli kültür ve
bilim aktivitelerini gerçekleştirmişlerdir. Bazı kaynaklara göre Antakya;
bulunduğu çağ içerisinde Roma' dan sonra Dünya' nın 2. büyük kenti olmuştur.
Bunun en güzel ispatı da Antakya Müzesindeki mozaik eserlerin Dünya müzeleri
arasındaki birinciliğidir.
Antakya, şehrinin var oluşu tam olarak belirlenemese de Paleolitik dönemden
itibaren varlığını ortaya koyan eserler bulunmuştur. Bu dönemden başlayıp
Osmanlılara ve günümüze kadar uzanan bu tarihi gelişim içerisinde sürekli
kavimlerin ilgi alanı olmuş ve stratejik öneminden dolayı sürekli el
değiştirmiştir. Kimi zaman istilalarla yakılmış, yıkılmış kimi zaman da İlahi
Gazaba uğrayarak depremlerle yanıp yıkılmıştır (Bazı kaynaklara göre depremlerle
7 defa haritadan silinmiştir). Bilinen ilk düzenli imar faaliyetleri Seleucuslar
döneminde başlamıştır. Roma döneminde başlayan Hristiyanlığın yayılması ve
gelişmesi Antakya merkezli olmuş ve bu nedenle hızlı bir gelişme göstermiştir.
Roma döneminin sonlarına kadar Hristiyanlık kültürü çerçevesinde gelişen Antakya
Bizans döneminin sonlarına doğru başlayan İran ve Arap istilaları sonucunda İslam
kültürü ile tanışmıştır.
Daha sonra Selçuklu hakimiyeti altına giren şehirde İslami kültür yerleşmeye
başladı ve şehir iki kültürün de en üst seviyede seyretmiştir. yine bu dönemde
başlayan Haçlı seferleri sonucunda tekrar Hristiyan hakimiyeti altına girmiştir. Uzun
bir süre Haçlıların egemenliğinde kalan Antakya 1268 yılında Memlük Sultanı
Baybars tarafından ele geçirilmiş ve bir daha değişmemek üzere İslam hakimiyetine
girmiş oldu.
Bu dönemde yapılan cami, hamam gibi gibi yapılar sayesinde İslam kültürü
özellikleri yerleşmeye başlamış ve 1517 yılında Osmanlı egemenliğine girdikten
sonra yapımı daha da hız kazanan cami, han, medrese gibi yapılar bu kültürün
sağlam temeller üzerine oturması ve kalıcı olmasını sağlamıştır.
Tarih boyunca çok sayıda ve farklı kültüre sahip devletlerin hakimiyeti altına
girmesi nedeniyle Antakya’da çeşitli kültürlere mensup insanlar bir arada yaşayarak
kaynaşma imkanı bulmuşlardır. Antakya günümüzde de bu kaynaşmanın doğurduğu
hoşgörüye bağlı olarak Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Türk, Arap gibi farklı din ve
milletlere mensup kişilerin bir arada yaşayabildiği yerlerden biri olma özelliğini
korumaktadır.
İslam öncesi döneme ait eserleri yok olma aşamasına gelen Antakya’ nın İslami
döneme ait eserleri de gün geçtikçe azalmaktadır. Antakya' lıların en önemli
arzusu en azından elde kalan ve bakımsızlığa terk edilmiş bu eserlerin
orjinalliğinin korunarak kalıcılığının sağlanması ve bizlerden sonraki nesillere
bir kültür mirası olarak aktarılmasıdır.
Coğrafi Konumu
Türkiye' nin en Güney' inde bulunan Hatay ili' nin merkez ilçesi konumundaki Antakya,
Kızıldeniz’ den başlayan Şeria Nehri yatağı ve Asi Nehri yatağı ile Güneydoğu
Anadolu’ ya uzanan çöküntüde, Asi Nehri' nin kıyısında ve denizden 440 m.
yüksekliğindeki Habib Neccar (Silpiyus) dağının eteklerinde yer alır. Antakya Asi
Nehri' nin (Asi Nehri Türkiye' nin başka ülkede doğup ülkemiz içerisinde denize
dökülen tek nehridir) Akdeniz' e döküldüğü yer olan Samandağ’ ı kıyısına,
Yayladağı üzerinden Lazkiye ve Beyrut’ a, Cilvegözü üzerinden Haleb’ e ve Hassa
üzerinden Kahramanmaraş ve Gaziantep’e bağlanmaktadır. Antakya ismi İslam öncesi
dönemde Antiochia iken İslami dönemde Antakiye şekline dönüşerek
bugünkü halini almıştır.
|